10 Eylül 2013 Salı

Konuşarak neden anlaşamıyor insanlar? Yada iki insanın birbirleriyle tartışırken karşısında bazı şeyleri değiştirmesi neden bu kadar zor? Niye anlatamıyoruz kendimizi yahut neden anlayamıyoruz bazı şeyleri? Milyonlarca soru çıkar bu şekilde devam edecek olursak…
    Hayatta hiçbir şey için geç değildir derler peki gerçekten bu doğru mu? İlk önce kendinden örnekler düşünmeli buna insan bir başkasından beklememeli örneği. Tartışırken kendi fikirlerimizin doğruluğundan o kadar eminiz ki peki bir şeyler öğrenmek için neden kendimiz çabalamak yerine kendimiz deneyimlemek yerine bir başkalarının yapmasını bekliyoruz?
     Çok karışık  bu hayat. Düşünmek gerçekten zor zanaat. Yapılması gereken ne peki?
    İnsanlar çok unutkan olabiliyor. Öğrendiği bir dönem boyunca sadık kaldıkları plan ve fikirlerine bir süre sonra onları hiç yaşamamış hiç deneyimlememiş gibi davranamıyor ve üstelik bunların farkında bile değiller!! Buna hepimiz dahiliz bende. Neden verdiğimiz kararların arkasından bir ömür boyunca gidemiyoruz. Doğruluğu sekteye uğrayan yahut değişebilecek şeylerden bahsetmiyorum burada. Örneğin en ufak bir çöpü sokak ortasına atmamak gibi. Bu davranışın güzelliği ve iyiliği ne olursa olsun değişmez yada bu kadar kesin yargılamamak için en azından değişme ihtimali çok düşük. İşte bu benim kendime kızmama neden oluyor. Neden kararlarımın arkasında bir ömür duramıyorum? Bazı olaylar durumlar yıpratıyor insanı ve bunun sonucu olarak farkında olmadan uzaklaşabiliyor kararlarından doğrudur fakat neden hep karar vermeden önceki hale dönesiye kadar bunun farkına varamıyor ki insan. Sevdiği insanı üzmeyeceğini ve anlamak için uğraşacağını kendine söylediği o kadar zaman uyguladığı halde neden olaylar ve zamanlar geçtikçe uzaklaşıyor bu doğrusundan ve ilişkisi kötü duruma geldiğinde bunu hatırlıyor?
     İnsan gerçekten de nankördür. Kim ne derse desin karşındaki kişi kim olursa olsun arada onun ne olduğunu, sınırının neresi olduğunu belirtmelisin ki karşındaki kişi unutmasın. Bunu kötü ve sert bir dille yapmamak gerek elbet. İnsan neden ölümü hatırlamalıdır arada peki? İşte bu yüzden. Hayatta baki kalamayacağını unutmaması için. Baki kalacağını düşündükçe insan dünyaya kök salmak için olur olmaz işlere girer. Ama ölümü hatırlamak insana ben şu zamana kadar neler yaptım, bundan sonra şöyle yapmalıyım dedirtir. İnsanı kendi içine sürükler, öz eleştiriyi yapmasına sebep olur. İşte buda kendimize aslında haddimizi arada bildirmemiz demektir. Ölüm ne tuhaf bir şeydir aslında. Ruhun dışında geriye kalan et ve kemiksin…. Bunun dışında bir doğru var mı peki? Maalesef yok gibi gözüküyor. Hayattan zevk almak gerek ama bu zevk ufak ve bencilce değil. Aslında bizim zevkli dediğimiz çoğu şey gelip geçici zevklerdir. Örneğin yemek yemek, televizyon seyretmek, uyumak, araba kullanmak, oyun oynamak… tamam zevk alırsın onu yaparken bir süre ama yıllar geçtikten sonra anlarsın ne kadar boş olduğunu çünkü sana bir şey katmaz onlar. Esas zevk yardımdır, muhabbettir, bilgeliktir, sağlıktır. Ve biz bunların hepsine nankörlük ederiz. Elimizden bir şey alınmadıkça değerini kıymetini bilemeyiz.
     Her nesil bir önceki nesile özenir. Eskiden böyle miydi der bayramlar. Ben başta bunu bizim zamanlarımızda çıktı söylenir sanırdım ama eski bir kitap okuduğumda 1950’ler de gençlerinde eskiden böyle miydi dediklerini gördüm. Ne kadar tuhaf değil mi? Eskiye özenmek ama şu an için, gelecek için bir şeyler yapmamak? Biz aslında fazlasıyla boş konuşuyoruz. Tamam konuşmak önemlidir. Sorunları konuşmak, fikir edinmek, çözüm üretmek, bilmediklerini öğrenmek, görmediklerini görmek konuşarak olur fakat sürekli aynı konuşmayı yapıp da icraatta bulunmamak en büyük hatadır.
   Biz insanlar aslında fazlasıyla da üşengeciz. Çözümü bildiğimiz halde yerimizde saymak kadar büyük bir saçmalığı yapıyoruz.
   Planlarımızı gerçekleştiremiyoruz.
   Sözlerimize sadık kalamıyoruz.
   Peki biz ne yapıyoruz Allah aşkına??

Biz sadece zaman dolduruyoruz….. ne eksik ne fazla….