10 Eylül 2013 Salı

    Ne içindeyim zamanın ne de dışında. Devasa bir boşluktayım sanki, tutunacak yer bulamadan düşüyorum ama hiç bitmeyecek bir düşüş bu.. Bilincim kapanmak üzere.. Düşünme yetimi kaybediyorum. Ve sadece kabullenmeyi öğreniyorum. Bu anı ben değil bir başkası şekillendiriyor gibi geliyor hep. Kanadı kırık kuşlar gibi hissediyorum. Ve kör gibi karanlığı içinde sürüyor bu hiç bitmeyecek düşüş…
   Ama oda ne… Bir ışık… İçim bir anda  değişiyor umutla doluyor. Aslında kanatlarım kırık değil sadece üzeri toprak dolu. Silkeleniyorum ve atıyorum üzerimi toprak kalıntıları gibi, enkaz artıkları gibi kaplayan bu rehaveti. Artık eskisi gibiyim. Dinç, genç, umutlu, hırslı ve güçlü. Damarlarımdaki kan bile değişiyor o an ve başlıyorum kanatlarımı çırpmaya. Bir süre sadece aydınlığa çırpıyorum. Sadece orada aydınlığın olacağını düşünerek. Fakat düşündükçe, umutlarım çoğaldıkça aydınlıklar artıyor. Ve kırdığımda zincirlerimi, apaydınlık bir dünya kucaklıyor beni. Kendimi azimli ve gururlu bir kardelen gibi hissediyorum. Ne mutlu bana ki her şeyi anlıyorum artık…