2 Şubat 2014 Pazar

Değişim

    Değişim. Bu bütün hayatımızı kaplayan ve bizim doğumumuzdan ölümümüze kadar bizi saran en geniş olgulardan bir tanesi. Hal böyle olmasına rağmen aslında en çok direndiğimiz şey de tesadüfe bakın ki değişimdir.
    Kendinizi örnek alın. Çünkü başka örnekleri içselleştirmek gerçekten büyük bir problem. Küçükken hangimiz annemizin "yavrum koşma, düşeceksin." sözünü dinledik? Şimdi bu soruya iki açıdan yaklaşmak gerekir. 
   1- Denemeden nereden bilebiliriz kötü bir şey olduğunu? yada alt tarafı bir yara ne olacak ki?
   2- Annem tecrübeli benden fazla yaşam bilgisi var ve bir bildiği var ki bunu söylüyor.
Yalan yok ki bunları yazarken bende içimden alt tarafı dizin kanar dedim. Fakat bu en basit örneklerden bir tanesi sadece peki ya büyük olaylar hakkında bunu düşünecek olursak? Elimizdeki en değerleri şeyleri kaybettiğimiz anları düşünün eğer şu ana kadar böyle bir şey yaşamışsanız. Ve yaşamayanlar için de üzülerek söylemek zorundayım ki bilmediğinize çok da üzülmeyin elbet bir gün yaşayacaksınız. Çok mu karamsar oldu? Ama masal yazmamak gerek her zaman. 
    Bu sadece Türklerde mi var acaba diye düşünmeden edemiyorum. Amiyane tabir olacak ama illa yumurtayı kapıya dayandırmak zorunda mıyız değişmek için? 
    Elden bir şeyleri kaybetmeden kendimizi neden kaybettikten sonraki gibi bir performansla değiştirmiyoruz. İronik ama hepimiz kendimizi çakal sanıyoruz. Derdimiz bu evet yakalanana kadar yahut kaybedene kadar çakallık yapıyoruz. Bunu kendimizde değiştirmeye çalışsak da bir iki deneme yaptıktan sonra dahi eski yolumuzu buluyoruz. 
    Bir ilgin. yan daha söyleyeyim bu kadar çakal olmaya çalışan biz üstüne üstlük elimizdekini kaybettikten sonra öyle bir değişiyoruz ki inanmazsınız o eski hale asla.
 -SEN???? Bu muydun yani???
 +Evet bir zamanlar öyleyimdim...
 -Hayatta inanmam... (Kendi söylese bile inanmayız bide inanamayız.)

    Hepimiz Müslümanız ama hepimizin kafasında gençken şu yok mu? Hele bir yaşlanalım da, bir işimiz gücümüz bitsin de o zaman başlarız gibisinden şeyler. Daha ne örnek olsun ki yani. Bunları yazdım diye bende bir şey yapacağımı düşünmüyorum ama gerçek böyle. En azından bunu kabullenmekte fayda var. 
   Bir de artistik yanımız da söylemeden edemem. Değişimi zorla ayağımıza getirtiyoruz ki sormayın gitsin. Hani biz değişime karşı ağır abiyiz ya ben ne gelecem ulen sen gel sıkıyo sa değiştir beni diyoruz. Ama tabi ayağımıza gelen değişim bizi getirttiğimize pişman ediyor. Tabi değiştikten sonra çok dua ediyoruz değiştiğimize ya. Hafif tuhaflık var sanki bu işte. İşin içinden çıkmak güç. Yazdıkça da kayar gideriz başka alanlara. Temadan sapmış kadar oldum yada artık dört yol ağzındayım. Yazmış bulunduğum saate müteakip bana iyi geceler.