Ne içindeyim zamanın ne de dışında. Devasa
bir boşluktayım sanki, tutunacak yer bulamadan düşüyorum ama hiç bitmeyecek bir
düşüş bu.. Bilincim kapanmak üzere.. Düşünme yetimi kaybediyorum. Ve sadece
kabullenmeyi öğreniyorum. Bu anı ben değil bir başkası şekillendiriyor gibi
geliyor hep. Kanadı kırık kuşlar gibi hissediyorum. Ve kör gibi karanlığı
içinde sürüyor bu hiç bitmeyecek düşüş…
Ama oda ne… Bir ışık… İçim bir anda değişiyor umutla doluyor. Aslında kanatlarım
kırık değil sadece üzeri toprak dolu. Silkeleniyorum ve atıyorum üzerimi toprak
kalıntıları gibi, enkaz artıkları gibi kaplayan bu rehaveti. Artık eskisi
gibiyim. Dinç, genç, umutlu, hırslı ve güçlü. Damarlarımdaki kan bile değişiyor
o an ve başlıyorum kanatlarımı çırpmaya. Bir süre sadece aydınlığa çırpıyorum.
Sadece orada aydınlığın olacağını düşünerek. Fakat düşündükçe, umutlarım
çoğaldıkça aydınlıklar artıyor. Ve kırdığımda zincirlerimi, apaydınlık bir
dünya kucaklıyor beni. Kendimi azimli ve gururlu bir kardelen gibi
hissediyorum. Ne mutlu bana ki her şeyi anlıyorum artık…